3 Temmuz 2015 Cuma

kendimden çıktım yola

bütün o bardakları anlattı tek tek.bunların dibi kare ama yukarı gittikçe oval bir hal alıyor.dipleri bir de mor.bunlar çok şık mesela.toz pembe.üzerinde altın sarısı desenler var.çok narin, incecik.bana benzemiyorlar.bardaklar...bardaklar insana benzemez zaten.
bugün 5. ya da 6. kere geliyor aynı sorular.
iyi misin? neden böylesin? neden asık suratın?
bugün 5. ya da 6. kere geliyor aynı cevap ama soru.
yoo, iyiyim?
diyelim ki gülümsedin ve gerçekten içten cevaplar verdin.peki söyler misin kalkıp giderken ayağının arkasını (yani topuğun üst kısmı) yara yapmayı nasıl becerdin?
yoksa insanların birbirine nasıl alıştıklarını düşünürken kendinden mi geçmiştin?
hayır kendimden geçmedim.
kendi kendimle bir savaşım içindeydim sadece.
hayır değilsin.
evet öyleyim.
hayır değilsin.
iğrenç hissediyorum.
hayır hissetmiyorsun.
iğr-
hayır! yeter artık. susar mısın?
her zaman izlediğin evdeki insanların da memlekete gitmeye hakkı var. senin küçük eğlencelerine kimse dahil olmak zorunda değil.her gece o insanların mutfaktan gelen mutfak seslerine bağlamamalıydın huzuru.bu senin hatan.
başka evler izlesek olmaz mı?
yine üzülecek bir şey buluyorsun.
şimdi de, misafirin geldiği gün yaşanan coşkuyla, misafir olmayan günün sakinliği arasındaki farka taktın kafayı. insanlara her gün misafir gelemez. insanlar her gün misafir varmış coşkusunda yaşayamaz.
hayat herkese panayır yeri değildir. buna ne zaman inanmıştın ki? çok saçma!
belki, dünyanın çeşitli ülkelerini tanıtan, ya da su altında belgesel çeken insanlar için hayat bir panayır yeri olabilir. o da belki... kesin değil yani, bilirsin.
biber seni rahatsız eden bir bitki. bazı koliler konuşur. ama sen biber yiyerek bu kolileri izleyince normalleşmeyecek hiçbir şey.
farkındayım. etrafımda dönen olaylar ve nesneler üzerinde bir etkim yok. öyleyse neden bu kadar çok tepki çekiyorum. hani fizik kuralları nerede? fiziğin son sınavı test olduğu için 2'yle geçmiştim lise birde. ama bu kadar da fizik yoksunu olmamalıyım. etkiye tepki. ne kadar etki o kadar tepki. böyle işlemiyor muydu? bu fizik bir tek beni mi cezbederken aynı anda bana acı veriyor yoksa fizik okuyan herkes aslında böyle mi hisseder? kuantuma daha çok var.. vektörler... vektörler tatlıdır. vektörler yeşil tahtanın üstünde önce beyaz tebeşirle anlatılır. sonra, meydana gelen değişimler sarı veya yeşil tahtada hiç gözükmeyen kırmızı tebeşirle belirtilir. (highlight...bu kelimeyi seviyorum.sarı fosforlu kalemlerin adı highlighter mesela.) hocam, kırmızı tebeşir görünmüyor. kahverengiyi deneyelim... (çok tebeşirli sınıflar üzerine bir şeyler söylemeliyim.) kahverengi daha da gözükmüyor. ama tekrar söylemeye gücüm yok. daha da görememeye devam ediyorum. zaten görsem ne değişecekti ki? belki 64 yerine 72 alırdım.
bir şeyleri sesli tekrar edememeye lise birde mi başladın?
hayır, o günden sonra çok şeyi tekrar söyledim.
nasılsın? dedim ona, bir eylül ayıydı muhtemelen.tanımadı beni.o yüzden konuştu zaten.tanısa kapatırdı suratıma telefonu. yatakta bağdaş kurmuştum ve ters oturuyordum çünkü beni izleyen biri vardı karşımda.
kapattık.
çok özlemişim dedim, sesli ve tekrar ederek.kaç sene önceydi? saymak istemiyorum.
iki işi aynı anda yapmakta iyi değilim.bir de solaklar iki işi aynı anda yapmada iyidir derler, palavra! ya da ben iyi bir solak değilim...
küçüklükte yemek yerken kaşığı zorla sağ elime vermişler. makas kullanmakta da iyiyimdir mesela. bunlar kötü solaklığın bazı işaretleri. bim kapısına çarpıp omzumu acıtmak. işte bu iyi solaklık. kardeşim solakları seviyor. daha yaratıcı olurlarmış, öyle diyor. ben de kardeşime ülkemizin doğal geçim kaynakları ve sanayileşme üzerine bazı şeyler söylüyorum. bunları coğrafya dersinde öğrenmiştim. coğrafyayı sevmezdi insanlar, ben çok severdim. bunu biliyorsunuz, sır değildi zaten.
hiç sırrım yoktur, herkes her şeyimi bilir.kimseden gizlim saklım yok.
tabii canım, hep öyle derler.
hayatımın belli bir senesinden sonra herkese açık yaşamaya başladım.belli bir senesinden öncesini içimde gidebildiğim en derin ve gizli yerde bıraktım. açarsam...
açarsam sanki karabasanlar fırlayacak, bütün dünyayı siyah bir toz bulutu kaplayacak, sonra bu toz bulutu bütün dünyayı, sonra evreni saracak.bu toz, iyice elastik bir yapıya bürünecek ve bütün evreni sarıp sıkmaya başlayacak.
big crunch'a dair geliştirebildiğim tek teori budur.
zaten ben fizikçi de değilim.
ben evrenbilimci de değilim.
kendimbilimciyim.hepimiz gibi. (bu değersizleştirmeyi yapmasam olmazdı.)
kendimden çıktım yola, bir yere varamadım.
ama evreni anlamada başka bir yol da gözetemedim, bağışlayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder