7 Ağustos 2015 Cuma

"acımasız olabilirler"

hastanenin gecenin karanlığını delip geçen kırmızı tabelası, elbette ambulansın acı sesi, biraz da korna.olmazsa olmaz... -lütfen iyileşsinler...-
rüzgarın evin bütün kapılarını pat küt kapattıran kızgınlığı, soğuk su içmenin yersizleştiği bir havanın yaşattığı tüm şaşırmalar.
tam 2 gün önce kafama "asla edemediğim kavgalar" diye bir başlık atmıştım. bugün başlığa kafamda tekrar geri döndüm fakat başlığın altına yalnızca bir kasiyer koymuşum..kavga edecek milyon tane konu ve kişim vardır diyebilmeme rağmen. kasiyerden başka bir şey yok. sonra, başlığı "olası kavgalar" diye değiştirdiğimi hatırlıyorum.
olası kavgalar.. edemediğim kavgalar... tüm hırsım birikmişken ne güzel de tanımlamışım kavgaları. peki ama neden? neden bi kasiyerle kavga etmek isteyip edemedim. hatırlamıyorum.
hatırlayamıyorum.
hatırlayamıyorum.
hatı- hatırlamadıkça anlam kazanıyor. evet evet. tam olarak buydu işte. kimseyle kavga edemez, çünkü sinirli kalamaz biri olup çıktım. 
lanet bir burç yorumu, burcuma yönelik diyor ki "kin tutarlar, asla öylece geçip gitmesine izin vermezler, her ne kadar beklemeseniz de çok acımasız olabilirler." sahi mi?
minik bir planımı anlattım bugün birine. madem o öyle yapıyor, ben de böyle yaparım dedim. ne iyi etmişim değil mi? "ha-ha" ne kadar acımasız olabilirim? planlarımın naifliğinden utanır halde, allah aşkına söyleyin, ne kadar acımasız olabilirim.
bunu düşünmek istemiyorum.
zaten az önce sinirli kalamam dediğimde yalan söyledim. sinirli kalıyorum. baya bir şeye sinirli kalıyorum üstelik. 
ama bir sinirin getirilerini yansıtmak konusunda sıkıntılarım var. sinirli insanlardan beklenen tepkileri vermek yerine hepsini halının altına süpürüp her zamanki halimde devam ediyorum. -sanırım.-
birinin hayatımı mahvettin sözü aklımdan çıkmamaya devam ediyor. (aslında mahvettin değil, küfretmişti o.) tek yaptığım duygularımı söylemek. kusura bakmayın ama duygularımı söylemekten başka ne yapabilirim? 
benim ya da başkalarının canını yakmak için bin bir türlü yolu olan insanlar var. üstelik bu can yakmalar öylesine yasal bir yoldan işlem görüyor ki. gündelik hayatın bir parçasıymışçasına, kahvaltı eder gibi kalp kıranlar var. onların saklama kaplarına koyup bekledikleri şey asla dolma değil. onların saklayacağı, bir gün hiç beklemediğin bir yerden çıkarıp karşına koyacakları tek şey düşüncesizlikleri olur. 
benim silahım (ya da koruma kalkanım) duygularımı anlatmak galiba. bu benim zaafım da aynı zamanda. dur durak bilmeden anlatıyorum. söyledikçe söylüyorum, bazen ileri bile gidiyorum ve çok fazla söylüyorum. fakat kızmıyorum. belki yine 2 dakika öncemle çelişiyorum. işte böyle kararsız, böyle tutarsız, böyle kırılmış bir halde oturuyorum sonra. 
işte ben bu kadar acımasız olabiliyorum.
karşımdakinin karnına ağrılar sokacak kadar gerçek şeyler söylüyorum. karşımdakinin asla tahmin etmeyeceği kadar derinden söylüyorum. söylemezsem nefes alamam, söylersem yaşayamam da. söylemek...beni hem öldüren, hem yaşatan şey. 
ben  artık bir yolun yolcusu olmak istiyorum. gitmek istediğim yere birbirinden iki zıt yol takip ederek gitmenin imkansızlığını görebilmek istiyorum.
sahi, ben o kasiyerle neden kavga etmek istemiştim? 
bu başlığı da silelim madem, bu başlığı da...hep siliyoruz.