18 Ekim 2015 Pazar

yok olmakta olana sözlerim

sevgili e.a,
       bugün bulutlu ve ziyadesiyle kapalı bir hava hakim içinde bulunduğumuz semtte.havadaki bu koyu renkleri (kül rengi, beyaz, açık gri karışık) cümlelerime meze etmek istemezdim.fakat sen de biliyorsun ki durumlar iyi değil.ben de iyi değilim.sense her zamanki gibi iyi görünüp, içten içe hep dokunsak ağlayacak haldesin biliyorum.
       ağlamaya benim kadar alışkın değilsin.bu nedenle midir bilinmez, sen ağlayınca ela gözlerinin beyazı hemen damar damar olur, kızarır, insanın içini benim ağlamama nazaran en az iki kat daha burkar.benim kahverengi gözlerimin beyazı da damar damar olur, şişer sonra göz kapaklarım, ama dediğim gibi; ben alışkınım bu duruma. benim çevrem de alışkın.
       sen küçükken ağlarken tiz bir ses çıkartırdın, genelde baban kızdığında olurdu bu. yalnız o zaman ağlardın zaten küçükken, öyle hatırlıyorum. o tiz sesi şimdi bile düşündüğümde burnum sızlamaya başlıyor. üçlü koltuğun kenarına ellerini koyup, kafanı o kolların içine gömüp, tiz sesinle, içini çekerek ağlayışın geliyor işte gözümün önüne, sanki gerçek. çaresizliğe dair tanımlarımı böyle böyle geliştirdim işte. senin için bir şey yapamamak ama deli gibi üzülmek. başıma gelebilecek her şeyden daha çok, senin için üzülmek. bana yaptığın onca can acıtı hareketi, aşağılayıcı, küçümseyici lafların hepsini gülerek hatırlayabilmemi de sağlamıştır bu üzülmek. böyle böyle büyümedik mi zaten?
doğum günleri bizim için hep önemli olmuştur. birlikte kestiğimiz pastalar, birlikte içtiğimiz kolalar ve yanında olmanın verdiği müthiş huzur, mutluluk.
       sonra büyüdük zaten. ama aramızdaki bu ilginç ilişki sapasağlam bir hale geliyordu.bana dertlerini anlatıyordun, ben genelde susuyordum.bana alışkanlıklarından, gizlediklerinden seçmeler sunuyordun, ben kafa sallayıp susuyordum. birlikte kadıköy'e gidiyorduk, o şimdilerde herkesi götürdüğüm çay bahçesine, ben yolları ezberliyordum. birlikte otobüse biniyorduk, ben kafamı omzuna yaslıyordum. bir keresinde çok sevdiğim birine bakıp, kim bu düdük demiştin. hatırlamazsın. o düdüğü de çok sevmiştim, seni de. ne tesadüftür ki şimdilerde ne seni arayabiliyorum, ne de o düdüğü de.
böyle tesadüfleri sevmiyorum.
       sonra biz büyümeye devam ettik. etrafımızdakiler de büyüdü. etrafımızdaki sorunlar da büyüdü, tartışmalar da. sonra aramıza bir boşluk girdi ve büyüyen her şey gibi o da büyüdü. o boşluk bir uçurum oldu, o boşluk sürekli birlikte olan bizi, 6-7 ayda bir 2-3 dakikalık telefon konuşmalarına hapsetti.
       özlemini konuşarak gösteremeyen insanlar için telefonda konuşmak eziyettir gibi bir şey demiştim aylar önce. o telefon konuşmaları, her biri içimde var olan güzel hislere yapılan bin bir türlü eziyetti. ama bunu ne sen bildin, ne de etrafımdaki herhangi bir kimse. rüyamda seni gördüğüm gecenin sabahında, pencereme gelen martılar, kargalar falan biliyor olabilir ama...
       biz büyüdükçe büyüdükçe, boşluğumuzu dünyadaki en değerli şeyimizmişçesine tuttuk. aramıza giren insanları, hatır için belki, hiçbir zaman def edemedik.
       ben hayatımın o en kötü gidişatını senin bir gelişine bağlamıştım. sen bunu da bilmedin. geldin ve zaten geldiğin gibi gittin. bu nedenle artık aramızdaki kırgınlıkları istesek de aşamayız. hep haklıyız çünkü hep. ne sen suçlusun, ne de ben; ama bizim durumumuzda ikimizin de haklı olması işe yaramıyor.
ikimizin de haklılığıyla kapatamıyoruz dev boşluğumuzu.
ikimizin haklılığının gelmişine geçmişine sövüp sarılamıyoruz tekrar mesela. paylaşamıyoruz hiçbir şeyi. kafa sallayamıyorum senin hayatına, anılarına.
       beni sevmediğini her söylediğinde sevginden bir kez daha emin olur, rahatlardım. sonra sonra beni sevdiğini her söylediğinde içimizde ördüğümüz bütün ağları koparttığına inandım, huzursuz oldum. şimdilerde beni sevmek ve bunu söyleme ihtiyacı duymak gibi şeylerin yakınından uzağından geçip gitmediğini tahmin edebiliyorum.
sen bu satırları okumayacaksın, sen bugün yine beni suçlayacaksın. ben suçumu kabullene kabullene seni özlemeye devam edeceğim.
sen yanımda olmayacaksın.ben de yanında olmayacağım.
ve böylece büyüyeceğiz biraz daha. etrafımızdaki şeyler de büyümeye devam edecek...

nice birlikte olma ümidini içinde tuttuğun senelere, iyi ki doğdun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder