1 Mayıs 2016 Pazar

tasdikli tırtıllar, beni rahat bıraksın

       soğuk bir kış gününde, masaları boş kalmış bir aile çay bahçesinin hüznünü taşıyorum içimde.her masayı dolduracak her aile için, her ailenin her ferdi için üstelik.
       rüzgar öyle sert esiyor ki, kafamın içinden beynimi bile alıp götürecek gibi. öylesine amaçsızca yürüyorum boş denilemeyecek sokaklarda.
       her şeye bir anlam yüklemeye çalıştığımdan değil, biliyorum.ama her şeyin ardındaki anlamlar saklandıkları yerden sinsice kafalarını uzatıp beni kışkırtıyorlar. kafalarına tek tek vurup, yerlerine girmelerini sağlamam için olağanca bir çaba sarf ediyorlar.
yapmıyorum.
buyrun zihnimi işgal edin bakalım.
       yürüdükçe her şey tuhaflaşıyor.camında "pisi pisi bulunur" yazan bir kırtasiyeyle karşılaşınca, ilkokulda giydiğim beyaz pisi pisileri düşünüyorum. ve sonra da sözlüklerin imkansızlığını. her sözcüğün, içinde bulunduğu anı sayısına eş değer farklı farklı anlamları vardır. zaman geçtikçe insanın sözlüğü büyüyor, bütün anlamlar birbirine karışıyor.
       beklemediğim olaylar yaşadığım günlerin, heyecan kelimemi büyütmesini izledim. şimdi onları birbir gözden geçirme zamanı.
bunu yapacak gücüm var mı?
sanmıyorum.
rüzgar öyle sert esiyor ki...öyle sert işte.
        umulmadık yerlerde, umulmadık kişilere, umulmadık şeyler anlatıyorum. kendimi anlamaktan aciz olduğumu unutup, kendimi anlattığıma inanıyorum. oysa onlar da biliyor ki hiçbir şeyin tek bir sebebi yok. ne yapıyorsam bu bilinçle yapıyorum. bu hatayı göz göre göre yapıyorum, çünkü... diye başladığım cümleyi de tamamlayamıyorum. çünkü, dedim ya, her şeyin bir tane sebebi yok.
içimde devleşen tüm kaosları sakinleştirmeye çalışıp, gittiğim ilkokul günlerimden geri dönmek zorunda kalıyorum.
        insanlar bazen bunu bilmemekte ısrarcı oluyor fakat, 1 saniyede bile konuşabiliyoruz birbirimizle. bir bakış, insanın içindeki her şeyi ele verebiliyor. bunu fark etmemiş olamazsınız.
"ne şirin çocuksun." diyecekken çocuğa, babası bakışlarımı çekiyor hemen ve
"evet, bu tatlı çocuk benim çocuğum." diyor. ve devam ediyor. "biz, ikimiz, bu arkamda yürüyen kadın ve ben, birkaç sene önce hayatlarımızı birleştirmeye karar verdik. sonra nikah tarihi aldık, herkesi birtakım sorular yanıtlamamızı izlesinler diye, vasat bir maniyle davet ettik, e o kadar çağırdık tabi, dolayısıyla soruları evet diye yanıtladık, bu kadın benim ayağıma basmaya çalıştı, salondakiler gülüştü. güzel olduğuna inandığımız şekerler aldık, onları süsledik. adlarına nikah şekeri dedik. gerçi ben uğraşmadım bunlarla, eşim halletti. düğün diye bir şey yaptık. bir sürü gerekli gereksiz insanı, basık bir salona topladık. müzikler çaldılar, dans ettik, pasta kestik. herkes alkışladı. demek ki güzel bir şey yaptık. sonra ensemize tutunan kırmızı kurdeleye paralar ve takılar taktılar. memnun olduk. her şey güzel gitti. bu kadınla yaşamak güzeldi. yemeğimi yapıyor, çamaşırları yıkıyor, evi siliyor süpürüyor, ne desem yapıyor. gerçi yemekleri biraz tuzsuz oluyor her seferinde, ama ne diyeceksin, uğraşıyor o da işte.en azından tek değilim.akşam meyve soyuyor, yiyorum.arada kahveye gidiyorum ama fazla durmadan dönüyorum. dört beş adamın bir araya gelip memleketin haline dair konuşmalarını onunla dinliyorum. gerçi o bir şeyler örüyor, bana kahve pişiriyor. ben sigaramı yakıyorum, ayaklarımı kraliyetimin yegane tahtı olan üçlü koltukta uzatıyorum. her şey güzel gitmeye devam ediyor. kurallar gereği çocuk yapmamız lazım. yapıyoruz. o da çok şükür güzel bir şey oluyor. bak, gördün mü sen bile nasıl da beğendin eserimizi? güzel yapmışız değil mi? tatlı olmuş? değil mi? evet, o benim çocuğum.."
       çocuk en önde, genç adam arkada, eşi de onun arkasında ilerliyorlar.bir saniye daha sürse gözlerimizin karşılaşması, kim bilir neler anlatacak. seni dinleyecek vaktim yok genç adam, biraz daha acele edin de otobüsü kaçırmayın. birlikteliklerini tasdiklemiş her 21. yüzyıl çiftinin gururuyla, minik bir tırtıl gibi geçip gidiyorlar yanımdan.
       hepiniz minik tırtıllarsınız. bu gururu yaşayın. benden yaşamamı beklemeyin.
benden hiçbir şey beklemeyin. genel olarak beklentilere cevap verebilen bir insan değilim. bugüne kadar çok uğraştım, ama olmadı. artık bunlardan muaf tutulmalıyım.
takdir edersiniz ki, rüzgar çok sert esiyor ve ben rüzgara karşı direnmekte güçlük çekiyorum.