12 Mart 2015 Perşembe

di'li geçmiş zaman için gelecek kurgulayamamak

şöyle söyleyeyim...
insanlar gerçek şeyler hakkında konuşuyorlar.di'li geçmiş zaman kipini kullanabiliyorlar rahatça.çünkü bizzat şahit olmuş, bizzat yaşamış, bizzat deneyimlemişler herhangi basit şeyleri.bunları insanlarla paylaşıyorlar.çok çok normal...artık zoruma gitmiyor.
insanlar mutlular, mutsuzlar yahut her neyse.ama bu olaylar yaşandı, gerçek hayatta olması mümkün veya olmuş şeyler yani.insanlar romanda gibiler ve bu romanların kahramanları gibiler...

beni yakından tanıyan arkadaşlarım bilir, bilim kurgu veya fantastik filmlerle, dizilerle aram pek iyi olmadı hiç.harry potter serisini bile izlemedim.
sınıfta bir arkadaşım edebiyat dersinde, fantastik romanları çok sevdiğini, çünkü zaten dünyada yaşıyoruz, okuduğumuz şeyler bari buradan farklı olsun gibi bir şeyler söylemişti.
o zaman bu söyleyeceklerim aklıma gelmemişti, şuan fark ediyorum...o kadar kurgu bir hayatta yaşıyorum ki.benim hayatımda olan biten şeyler çok kısıtlı.ve benim hayatım zaten kurgu, o yüzden okuduklarım bari bu hayattan farklı olsun istiyorum.bu çok anlaşılır.
uyandım.
okula gittim.
metroya bindim.
eve geldim
yemek yedim.
ilaç içtim.
belki annemle sohbet ettim.
uyudum.
hayatımdaki gerçeklikler böyle şeylerle sınırlı.ama bu gerçeklikler arasına serpiştirilmiş kurgular o kadar fazla ki onları buraya dahi sığdıramam.
bu benim kaderim galiba ya gerçekten.iki lafın belini kıramayacağım herkesi çok seviyorum.
hayatımda var olan ve di'li geçmiş zamanımda yer edinebilme ihtimali olan insanlarla di'li geçmiş zamanımı paylaşamıyorum, belki paylaşmak istemiyorum.ama bunu kasıtlı yapmıyorum. (ya da yapıyorum.)
çünkü di'li geçmiş zamanıma dokunmak istemiyorum.belki yakın geçmişim o kadar güzel değil.ama biraz gerilere gittikçe her şey güzelleşiyor ağır ağır.bu güzelliğe zarar gelsin istemiyorum.bu güzelliğin en ufak detayını bile unutmak istemiyorum.
anneannemlerin bir daha göremeyeceğim ve artık olmayan kapısının kırmızı tokmağını unutmak istemiyorum.dedemlerin penceresinden bakarken kadraja giren pril bulaşık sabununu ve boğaz köprüsünü unutmak istemiyorum.kurban bayramları telaşelerini, sobanın önünde yediğim patates kızartmalarını unutmak istemiyorum.
bunlara ek olarak çooook şeyi unutmak istiyorum ama güzel kısımlar hatrına o unutmak istediklerimi de saklamaya hazırım.
neyse ne diyordum...
iki lafın belini kıramayacağım insanlar...sizi seviyorum.
sevgili oğuz atay'ı yemek masamızda, sevgili sylvia plath'i whatsapp grubumuzda, sevgili barış bıçakçı'yı sahildeki çay bahçesinde, sevgili kayra'yı eminönü'nden kadıköy'e giden bir vapurda... böyle böyle kurguladığım dünyada yaşamaya devam ediyorum.
böyle böyle karşıdaki evin penceresinin önündeki pril bulaşık sabununu düşünmekten kendimi alamıyorum.
çünkü bana geçmişimden güzel kalan o ufacık detayları servis ediyor.
çünkü bana geçmişin de geçmişini getiriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder